Donald Trump, seçilmiş başkan olarak ilk önemli kararını verdi ve zaferle sonuçlanan kampanyasının gayriresmi yöneticisi Susie Wiles’ı Beyaz Saray genel sekreteri olarak atadı. Wiles, bu etkili görevi üstlenen ilk kadın oldu.
Wiles, Trump’ın yakın çevresi içinde ve dışında, Trump’ın açık ara en disiplinli ve iyi yürütülen kampanyasını yönettiği için büyük itibar görüyor ve bu pozisyon için önde gelen aday olarak görülüyordu.
Büyük ölçüde spot ışıklarından kaçındı, hatta Trump Çarşamba sabahı erken saatlerde zaferini kutlarken konuşmak için mikrofonu almayı bile reddetti.
Wiles, Trump’ın bu görevi üstelenen kişiyi defalarca değiştirdiği geçmişi düşünüldüğünde, hedef haline gelmekten kaçınarak resmi kampanya yöneticisi unvanına direnmişti.
Wiles’ın işe alınması, devasa federal hükümeti yönetecek ekibi hızla oluşturması gerektiği için yeni yönetiminin belirleyici bir sınavı olabilir. Wiles’ın çok geniş bir federal hükümet deneyimi yok, ancak seçilmiş başkanla yakın bir ilişkisi var.
Kampanya sırasında Wiles, çok az kişinin yapabildiği bir şeyi yaptı. Onu azarlayarak ya da nasihat ederek değil, saygısını kazanarak ve tavsiyelerine uyduğunda daha iyi olacağını göstererek Trump’ın dürtülerini kontrol etmeye yardımcı oldu.
Trump, başkanlığının ilk dönemine başladığı sekiz yıl önce, ekibinin dikkatli planlamasını bir kenara bırakmış ve bunun yerine kampanya yardımcılarından, aile üyelerinden ve Cumhuriyetçiler’den oluşan bir grup insana görev vermişti. Bu karmaşık grup, Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk yılını, daha ziyade iç çekişmelerle harcamıştı.
Pek çok uzmana göre bu durum, Washington’da ve hükümette yeni olan bir başkanın henüz yemin ederken “topal” kalmasına neden olan temel bir hataydı.
Trump ilk yönetimi sırasında dört genel sekreter değiştirdi. Bunlardan biri bir yıl boyunca vekaleten görev yaptı ve bu da rekor düzeyde personel değişiminin yaşanmasına neden oldu.